Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Siyasette Seviye, Zavallılık, Korkaklık


Yüksel Şahin Karşı Pencere
unyevizyon@hotmail.com
 
 

  “Bu ne seviyesizlik, ahlaksızlık!”

      “Uçağa binmekten korkan, kuluçkaya yatmış zavallı!”

      “Beş kuruşluk itibarın var!”

      Bu cümleler İktidar’ın Başbakan Yardımcısı H. Çelik’e ait…

      Bu cümlelerin ve sinirliliğin gerekçesi: İktidar’ın, komisyondan geçirilen yeni anayasa ile ilgili 48 maddenin, aceleye getirilip kısmen çıkarılma istemine MHP’nin onay vermemesi…

       Bu cümleler siyaseten olsa bile söylenir mi?

       “Oruç başına vurdu.” Diye geçiştirilecek türden mi? Lütfen vicdanınızda test edin…

       Bu cümleler: Siyaseten, ahlak ve seviyeden bahseden birinin, seviyesini kendi ağzından itirafı değil midir?

       Başbakan’ı da onaylıyor: “ Ben cevap vererek seviyemi düşürmem.” derken, cevap veren

H. Çelik hakkında bir fikir vermiyor mu sizce?

       Aslında cümleleri bir çelişki yumağı; siz siyaseten zavallı ve itibarsız biri ile muhatap olur musunuz, hayır…  Muhatap aldığına göre korkusu olmalı ki, O da öyle olduğunu gayet iyi biliyor; aksi halde cevap verme gereği bile duymazdı…

      Bir de “seviye” derken çevresine bakmayı denese:

      Ana-avrat küfür edenler ile onların omzuna vurarak teselli edenler oradayken;

      Bacak arası fotoğrafçısı oradayken;

      Kasetli şantajların kurgulayıcıları ve insan onuru önüne pusu kuranlar oradayken; seviyesizlik: bu arsız fiillerin sahiplerinin vermiş olduğu fotoğrafı görememek değil midir?

     Zavallılık, korkaklık:

     Siyaseten söyleyecekleri cümleleri biten birinin, siyasi rakibini hakaretle, iftira ile eleştirmek;

      Siyaseten düşüncede size muhalif olan köşesinde yazanları patronuna şikâyet edip ekmeğinden etmek;

      Sanayici ve iş adamlarına: “Taraf olmayan bertaraf olur.” diye gözdağı vermek değil midir?

      Zavallılık:

     İktidar’ın, Doğu ve Güneydoğu’da, cadde, sokak, okul, kışla vs. yerlerde, tarihi kimlikleri olan isimleri kaldırdığını biliyorsunuz…     

      İktidar’ın, PKK’ya şirinlik hamlesi olarak okullardan, kışlalardan “Türk” ismini kaldırdığını da…

      Bu hamleden sonra taviz olarak Kürt şahsiyetlerin adının verilmesi süreci başlatıldı. Nitekim

Şırnak Havaalanı’na Şerafettin Elçi’nin isminin verilmesi bundan.

       Peki, Şerafettin Elçi kim?

       “Şimdi ben PKK’nın öldürdüğü Kürtleri izliyorum. Hepsi itirafçı olup, ihanet edenlerdir. Kendi dışında O’na muhalefet edenlere PKK dokunmuyor…”

       Kırk bin şehidimizi kim öldürdüğünün cevabını keşke mezarından verebilse…

       Özetle: PKK cinayetlerini meşru ve makul gören bir zihniyet.

       İşte bu zihniyetin adını, PKK tehditleri ile ebedileştirirken, kendi tarihi kişiliklerinin ismini kaldırmak;

       Anadolu’da, mitinglerde “Milli Birlik”ten söz ederken, Güneydoğu’da PKK diliyle konuşmak;

       PKK’ya verdiği sözleri yerine getirememenin verdiği korkuyla, uçağa binmeme fobisini ki

biliyor; ihanetle karıştırmak değil midir?

       Zavallılık:

       Darbe korkusu zannıyla; “rövanş, intikam, tasfiye” diye insanları sahte dijital verilerle, iftiralarla tutuklatmak;      

      Asker tarafından çevrilen PKKlı kaçakçıları, BDP’nin baskısıyla görmezden gelip, askerlerini kaçakçılık bölgesinden helikopterle kaçırmak;

       PKK istedi diye 289 askeri karakolu kapatmaktır.

       Öcalan’a, hülle ile hastalık raporu icat edip hapisten çıkarmaya çalışmaktır…

       Zavallılık:

       Irak, Libya, Tunus, en başında Mısır’daki ABD oyunlarını ve ölümleri gözden kaçırıp, sadece Filistin’deki olayları ajite edip: “One minutes” çıkışı ile oya tahvil etmektir…

       PKKlılar, Şırnak, Cizre, Diyarbakır’da kimlik soruşturması yaparken, çaresiz izlemek ve

hukuku devreye sokmamaktır.

       Siz değil misiniz, kimi yandaş yazar takımına ekranlardan, “Türk bayrağı artık 36 etnik kimliği temsil etmiyor, üzerinde 36 yıldız olsun. Devletin adı da: “Anadolu Halk Federasyonu  

ya da “ Anadolu Birleşik Halk Cumhuriyeti”olsun; başkenti de tartışılmalı.” diye söyleten? 

       Öyleyken çıkıp ekranlardan: “Sanki ülkenin adını, bayrağını, başkentini değiştiren varmış gibi konuşuyor.” derken, aklınca Bahçeli’yi alaya alıyor. 

       Asıl zavallılık: bayrak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adı, başkenti konusundaki düşüncelerini kamuoyu önünde dilendirmekten korkmak ve ekrandan bu düşünceleri inkâr etmektir.

       Zavallılık:

       H. Mübarek’in darbe ile uzaklaştırılmasına: “İnsanlık ve demokrasi kazandı.” derken; Mursi’nin aynı yöntemle uzaklaştırılmasına:”darbe” diyerek kendi zihni içinde çelişkiye, acze düşmektir.

       Bahçeli’yi: “Şiddetin genetik kotlarını iyi bilir.” diye itham ve iftira eden birisi kendi gurubundaki M. Metiner’e baksın.  

       Zavallılık ve korkaklık:

       Metiner: “PKK’nın cinayetleri meşru müdafaadır.” derken, bu cinayet aklayıcısının ve hamisinin genetik kotlarına değinme cesaretini gösteremeden susmak;

       Kendisi de Bahçeliye cevabının sonunda:” Ayağını denk al!” tehdininde, cümlenin genetik kodlarının asıl şiddet içerdiğini tahlil edememektir.

       Hepsi bir tarafa, asıl zavallılık ve korkaklık:

       Her olayda ortaya açılan PKK paçavralarını;

       PKK’nın cinayetlerindeki şiddetin, yıldırmanın, tehdidin genetik sarmalındaki kodları çözümleyemeyen aksine “barış süreci” diye kılıflayan;

       Uludere’de PKKlı kaçakçıların eylemini:”Ekmek parsası için” diye makul gören zihniyetin;

Kazlı Çeşmede de Başbakan’ın “Milli Birlik” mitinglerinde, ekmek parası için bayrak satan adamı; Taksim’deki gösterilerde: “Bayrak satarak halkı isyana teşvik ediyor…” diye tutuklatmaktır.

       Özetle:

       Siyaseten farklı düşüncelerin uzlaşması, müştereklerde buluşma siyasi kültürümüzde yoktu; buna alışmıştık ki, MHP, DSP, ANAP üçlü koalisyon iktidarı ile bunun olabileceğini gösterdi.

       Tam buna alıştık, siyasi üslup ve yaklaşımlar artık değişti derken, siyaset son on yılda kimlik değiştirdi ve hasım yaratma, kendinden olmayanı aşağılama, iftira atma, atışma, kibir ve böbürlenme, siyasi rakibine şişinme sanatı haline getirildi ki, sonrasında ekranlara çıkıp, yarattığın kırgınlara bakmadan, ortak değer üretmek için dialok ve uzlaşı çağrısı yapmak sizce ne kadar doğru olabilir?

       Yapılan hataların kodlarının okunması zamanı gelmedi mi? Zira başka Türkiye yokda…

      



Bu yazı 4520 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI